kara pazartesi

~ irigitte fardot , 4/30/2009 2:28 ÖS

Ödevlerle başım dertte. Pazartesiye yetişmesi gereken öküz uzunluğunda 2 deli ödev var. Bu vücut, bu kafa böyle zulmü doğduğundan beri ilk kez görüyor. Hayatımda hiç son 4,5 ayda yaptığım kadar ödev yapmadım. Şimdi söyleyeceğim şey kesinlikle abartı, yanlış/eksik bilgi ya da bir manipülasyon içermiyor: Ödevsiz geçen tek günüm, quizsiz/testsiz geçen tek haftam olmadı.

Bugün Intl. Honors Day, All Campus Sing'deki dehşetengiz başarımız taçlandırılacak. Yarın da barbekü partisi yapıcaz. Mekan geniş, bilmeyenlere futbol oynamayı öğretmeyi planlıyorum. Soccer denmez, futbol denir demek istiyorum. Niyeyse futbol aşkım kabardı. Ayrıca İngiliz karşılaştırmalı politika hocası Galatasaray'ı çok beğendiğini söyledi ve "Galatasaray is big in Europe" dedi. :) "Peki Fenerbahçe?" dedim, yüzünü buruşturdu.

news feed

~ irigitte fardot , 4/28/2009 12:03 ÖÖ

+ Eski şarkılar dinliyorum yine. Nostaljik bir Fardot'yum. Şaşırıyorum kendime çünkü çok heyecanlanıyorum. Sonra B yüzünün sonuna saklanmış bir şarkı keşfediyorum en "ezbere biliyorum canım" dediğim albümde.

+ Son zamanlarda ödev yapmam gereken vakitlerde The Ellen DeGeneres Show'un yakın zamanlardaki bölümlerini izliyorum. Millete yaptığı şakaları filan. Eğlenceli.

+ Buradaki International Students Organization'ın sponsorluğunda hazırladığımız ultra geyik dans şovumuz, 51. Geleneksel (evet) Murray State University All Campus Sing'de, Independent kategorisinde birinci oldu, gururla bildiririm. Söylediğimiz şarkıları ve yaptığımız hareketleri ne sen sor ne ben söyliyim. Yalnız $300 kazandık. Lütfen.

+ Bir de mybrute.com var. Sabah akşam karakter yaratıp adam dövüyorum. Becerebiliyosa patakla popomu.

itiraflar bölüm 1

~ irigitte fardot , 4/19/2009 2:53 ÖÖ

merhaba. ben irem. 22 yaşındayım. 7 sene önce çok büyük bir britney dinleyicisiydim. utanmıyorum.  bana önden bi alicia keys verin, peşinden deep purple da dinlerim müslüm gürses de, daft punk da dinlerim selda bağcan da, chopin de dinlerim goran bregovic de, joe satriani de dinlerim amy winehouse da, zuhal olcay da dinlerim anjelika akbar da. eskiden "kulağıma güzel gelen her şeyi dinlerim" diyenlerle dalga geçerdim; şimdi kategorisizim. nitelik ve ruh halim belirliyor her şeyi.

not: klub karaoke'yi özledim.

Jazziza

~ irigitte fardot , 4/18/2009 12:14 ÖÖ

Flüt çalmak ister miyim diye sordular. E çalıyorum zaten evde, sayılmaz mı? Daha iyi çalmak, en güzel çalmak dediler. Olur, peki. Flüdüm kahverengi. Yaşım beş buçuk, altı. Bir sokak, iki sokak, üç sokak. Uzakmış. Anaokulumdan bile uzakmış. Ama öğrenirim yolu. Bu apartman mı? Anne dur, ben çalıcam zili.

Vay be, ne kadar kocaman bi adam! Gözlüklerine de gülesim geldi ama tutuyorum kendimi. Adı ne? Hatırladım, Yılmaz Öğretmen dedi ya annem evden çıkmadan önce. Yılmaz Öğretmen'in pantolon askıları var. Tatlı bir de sesi... Annem gidiyor. Karısı da. Flüdüm, ben ve Yılmaz Öğretmen, üçümüz kaldık.

Hıhı, aldık annemle, getirdim, defterim bu işte. Evet şaşırdım, gelmeden önce baktım, değişik bi defter, diğerleri gibi değil. Çünkü oralara nota mı yazıcaz? Peki. Do bir külah dondurma gibi mi? Tamam tekrarlarım, do re mi fa sol la si do! Biliyodum ki zaten. Aaa ama bunları bilmiyodum. Çok komik görünüyolar. Bunun neden içi boş? Anladım. Deneyelim. Huf. Bi daha deneyelim. Bastım. Basıyorum. Ordan kaldırıyorum parmağımı. Bakmadan denesek?

"Yılmaz Öğretmen seni çok beğenmiş, flüt yerine piyano çalsın diyor."

Olur. Zaten flüdün içi tükürük doluyo. Dayım iyi ki org mu almış bana o zaman.

*

Bir sene sürdü. Bayılarak gidip geldim tüm derslere. Yolu öğrendim. Notalarımı yazıyodum, çalışıyodum evde. "Bugün gitmesem?" yoktu, "çalışmadım, napıcam?" da... Büyük insan sıkıntıları yoktu işte. Öğretmenim çok iyiydi, çok da nazikti. Bana bir de şarkı yapmıştı, "İrem'in Şarkısı".

Sonra ilkokul başladı. Arkadaş sayısı arttı. Arkadaşlara bağlılık arttı. Hava kararana dek sokakta oynama isteği arttı. Toplar güzelleşti, basketbol keşfedildi, bisikletler yedek tekerleksiz daha havalıydı, saklanasım bulunasım her zamankinden çok geliyodu, yerden yüksektim, bi de tabii ali babanın saati kaçtı acccebaaa? 

"Anne, ben okuldan çıkınca oyun oynamak istiyorum, bütün arkadaşlarım sokağa çıkıyor ben derse gidiyorum!"

Sonra tuşlara basmak boş zaman aktivitesine döndü, yaşamıma notasız, kulaktan devam ettim. Bazen derse gitseydim neler olurdu diye düşünüyorum. Büyük yetenek filan değilim de Yılmaz Öğretmenim hep konservatuar derdi bana.

*

Aziza Mustafa Zadeh'in Past of Future'unu dinlerken hatırladım bunları. 'Keşke' demedim ama öyle çalmayı o kadar çok istedim ki. Gözlerimi kapattım. İrislerim içerde dans ediyodu. Müzik kulaklarımdan yukarıya çıkıyodu. Piyano kafamın içindeydi. Piyano zaten hep kafamın içindeydi.

Hep çok büyük bir piyano hayranı olucam. Parmakları tuşlarla sevişen piyano hayranlarının hayranı olucam. Yapamadım diye değil, onlar yaptı diye.

Çok güzel şeyler dinlerken hep mutluluktan ağlıycam.
Çok güzel şeyler dinlerken hep mutluluktan uçucam.

¿Cuál es la fecha de hoy?

~ irigitte fardot , 4/13/2009 11:59 ÖS

Bazen kanım önceden bi işaret fişeği çakmadan kaynamaya başlıyor. Aniden. "Noluyo ya noluyo!" diyene kadar kaynama gerçekleşiyor, soğuma başlıyor inanır mısınız? Füçudum ve içindekiler ne tatlılar.

Zaten Kütahya'dan geriye sayım başladı. Mutaassıplığını bir kenara bırakalım, hacılığı hocalığı ile işimiz yok herhalde, anısı var anısı.


Discrimination for Women in Politics araştırmamın üçüncü ayağı olan position paperımın koşusu başladı, hayırlısı olsun. Yarın kendisinin serrrt kopyasını asla haketmeyen eller tutacak, "hömm, homm, hümm, bak canım APA style uyarınca şuraya bi el atmamız gerekebilir" diyecek (eller konuşuyor). "Canım canım" diyeceğim, "seninkinde de çok pis mantık hatası var, al bunu baştan yaz" diye de ekler miyim? Niye agresifim şu an aceba? Alt tarafı bir peer review, alt tarafı çeviremedim, alt tarafı balık çevirsin.

Bisikletim var. Çok güzel. Çok güzel bir bisikletim var. Bordo. O kadar güzel ki bu güzelliği başına iş bile açabilir. Ama içim gider, bişi olmasın. Benim değil zaten, dönerken geri vericem. Çok güzel bir bisikletim var. Kilidi bile var.

Es el catorce de abril.

12. dalgaymış

~ irigitte fardot 2:32 ÖS

13 Nisan 2009. Gelen yeni dalga ile birbirinden değerli onlarca akademisyen ve aktivist gözaltına alındı. Evler talan edildi, yazılar, kitaplar birer kopyası dahi alınmadan genel merkezlere kaçırıldı. ÇYDD'nin burs verdiği öğrencilerin bilgilerini tuttuğu kayıtlar da aynı muameleyi gördü. Binlerce ihtiyaç sahibinin bir ay burs alamaması pahasına 'devlet düşmanı darbecilerin' über-tehlikeli planları ele geçirildi. Yıllardır hem kendi kanseri hem de ülkenin kanseriyle uğraşan Türkan Saylan'ı bile rahat bırakmadılar.

Günü de özenle seçmişler, GS-FB derbisinin olduğu gecenin sabahı. Ülkemden sıkılıyorum. Adalet için bu denli adaletsiz davrananları düşündükçe içim sıkışıyor.

Dalgakıran gerek.

koşarken

~ irigitte fardot , 4/04/2009 2:27 ÖS


Acele ediyosunuz farkındayım ama ben soğukkanlı ve sakin biriyim, şanslısınız. İçiniz rahat olsun; ileride fotoğraf çekmecesini açıp akrabaya, misafire göstermek isteyeceğiniz bir poz veriyorum. Üstümü başımı düzeltmeye vakit kalmadı diye üzülmesene annem. Şimdi ben sözünü etmesem kim bakıcak o gömleğin yakasına, sağına soluna? Ya da kim "Ay saçı da dağınıkmış" der ki? İyiyim işte. Hiç fena değilim.

Tamam. Hazırım, hadi geçelim kapıdan.