1990

~ irigitte fardot , 2/26/2009 1:25 ÖÖ

Zuhal Olcay'ın ilk albümünü yıllar yıllar sonra tekrar dinleyip Çanakkale-İstanbul arasında seyreden kırmızı steyşın Ford'umuzun arka koltuğuna ışınlandım. Üzerimde bu etkiyi yapabilen iki albüm daha var: MFÖ - Geldiler ve Sezen Aksu - Gülümse. Pek çok şeyden daha heyecan verici bu. Annem ve babama birbirinden güzel yol kasetlerimiz için çok teşekkür ederim.

Paducah dialogues IX

~ irigitte fardot , 2/23/2009 11:45 ÖS

While listening to the ultimate crap song 'Untouched' by the ultimate crap twins 'The Veronicas' on the radio on the way to Paducah, Irem -amazed by the lyrics- asks Selen:

I: Have you ever felt untouched, Selencigim?
S: No.
I: No? But what would you do if you ever felt untouched, tatlım?
S: I'd immediately touch myself.
"WooHoo!" (The crowd goes wild. Even the driver starts clapping.)

and the Oscar for the Best Answer goes to Selen.

ayıptır

~ irigitte fardot , 2/22/2009 4:53 ÖS

Yeah if you ever happen to read this, the room above #608 @ Lizo, just stop playing 'Just Dance'. I once liked that song bitch. Bak saat 4'ten sonra müziğin sesini kapatır mısın da demiyorum, hiç olmazsa potpuri yap diyorum. Gaga'nın yeni şarkıları da var gel ben sana karışık kaset çekicem.

tag a baller

~ irigitte fardot , 2/18/2009 12:54 ÖS

Bugün bi çocuğun tshirtünün arkasında şunu okudum: "Basketball does not build a character, it reveals it." Sonra bütün o 'uzaktan atıyım ama tam atıyım'cı şutlarımı hatırladım. Tabii ki turnikede de şok edici derecede başarılıyım ama uzaktan gelip üçlük çizgisini birkaç adım geçtikten sonra şut atmayı daha çok severim. Bu karakterim hakkında ne diyor?

PS: Elizabeth College kız takımı onlara katılmamı teklif etti. Bi süre onur ve şeref duymaktan cevap veremedim. Sonra da "Sürekli antrenman yapacak kondüsyona sahip değilim, azcık da çekiniyorum. İzlemeye gelsem?" dedim.

hocam aaa

~ irigitte fardot , 2/04/2009 3:04 ÖÖ

Her dersin başında kendisinden beklenmeyecek çocuksu bi heyecanla iPod'unu açıp, hoparlöre bağlayarak Country müzik çalan ve çaldığı şeyi binbir söz oyunuyla dersle ilişkilendiren, pembe yanaklı, kır saçlı, papyonlu bir Amerikan tarihi profesörü var. Görsen bayılırsın. Devamlı quiz yapmasa ben de severdim.

Karşılaştırmalı politikayı İngiliz futbol takımlarıyla özdeşleştirerek anlatan bi bey var.

Social Problems dersinin aynı zamanda terapist olan profesörü de rap yaptı geçen gün. O hafta anlatacaklarını şarkı sözü gibi yazmış. Açtı müziği üstüne nefesi kesilene kadar söyledi. Derse hep eşofmanla geliyor, saçları mütemadiyen elektrikli, gözlüğünün üstünden bakıyor. 

Thick yerine dick diyip 15 dk gülen, henüz oda arkadaşımla kavga etmediğim için gidip kendisine onun arkasından konuştuğumu söyleyeceğini belirten nispeten sıkıcı hocalar da mevcut.