Jazziza
~ irigitte fardot , 4/18/2009 12:14 ÖÖ
Flüt çalmak ister miyim diye sordular. E çalıyorum zaten evde, sayılmaz mı? Daha iyi çalmak, en güzel çalmak dediler. Olur, peki. Flüdüm kahverengi. Yaşım beş buçuk, altı. Bir sokak, iki sokak, üç sokak. Uzakmış. Anaokulumdan bile uzakmış. Ama öğrenirim yolu. Bu apartman mı? Anne dur, ben çalıcam zili.
Vay be, ne kadar kocaman bi adam! Gözlüklerine de gülesim geldi ama tutuyorum kendimi. Adı ne? Hatırladım, Yılmaz Öğretmen dedi ya annem evden çıkmadan önce. Yılmaz Öğretmen'in pantolon askıları var. Tatlı bir de sesi... Annem gidiyor. Karısı da. Flüdüm, ben ve Yılmaz Öğretmen, üçümüz kaldık.
Hıhı, aldık annemle, getirdim, defterim bu işte. Evet şaşırdım, gelmeden önce baktım, değişik bi defter, diğerleri gibi değil. Çünkü oralara nota mı yazıcaz? Peki. Do bir külah dondurma gibi mi? Tamam tekrarlarım, do re mi fa sol la si do! Biliyodum ki zaten. Aaa ama bunları bilmiyodum. Çok komik görünüyolar. Bunun neden içi boş? Anladım. Deneyelim. Huf. Bi daha deneyelim. Bastım. Basıyorum. Ordan kaldırıyorum parmağımı. Bakmadan denesek?
"Yılmaz Öğretmen seni çok beğenmiş, flüt yerine piyano çalsın diyor."
Olur. Zaten flüdün içi tükürük doluyo. Dayım iyi ki org mu almış bana o zaman.
Olur. Zaten flüdün içi tükürük doluyo. Dayım iyi ki org mu almış bana o zaman.
*
Bir sene sürdü. Bayılarak gidip geldim tüm derslere. Yolu öğrendim. Notalarımı yazıyodum, çalışıyodum evde. "Bugün gitmesem?" yoktu, "çalışmadım, napıcam?" da... Büyük insan sıkıntıları yoktu işte. Öğretmenim çok iyiydi, çok da nazikti. Bana bir de şarkı yapmıştı, "İrem'in Şarkısı".
Sonra ilkokul başladı. Arkadaş sayısı arttı. Arkadaşlara bağlılık arttı. Hava kararana dek sokakta oynama isteği arttı. Toplar güzelleşti, basketbol keşfedildi, bisikletler yedek tekerleksiz daha havalıydı, saklanasım bulunasım her zamankinden çok geliyodu, yerden yüksektim, bi de tabii ali babanın saati kaçtı acccebaaa?
"Anne, ben okuldan çıkınca oyun oynamak istiyorum, bütün arkadaşlarım sokağa çıkıyor ben derse gidiyorum!"
"Anne, ben okuldan çıkınca oyun oynamak istiyorum, bütün arkadaşlarım sokağa çıkıyor ben derse gidiyorum!"
Sonra tuşlara basmak boş zaman aktivitesine döndü, yaşamıma notasız, kulaktan devam ettim. Bazen derse gitseydim neler olurdu diye düşünüyorum. Büyük yetenek filan değilim de Yılmaz Öğretmenim hep konservatuar derdi bana.
*
Aziza Mustafa Zadeh'in Past of Future'unu dinlerken hatırladım bunları. 'Keşke' demedim ama öyle çalmayı o kadar çok istedim ki. Gözlerimi kapattım. İrislerim içerde dans ediyodu. Müzik kulaklarımdan yukarıya çıkıyodu. Piyano kafamın içindeydi. Piyano zaten hep kafamın içindeydi.
Hep çok büyük bir piyano hayranı olucam. Parmakları tuşlarla sevişen piyano hayranlarının hayranı olucam. Yapamadım diye değil, onlar yaptı diye.
Çok güzel şeyler dinlerken hep mutluluktan ağlıycam.
Çok güzel şeyler dinlerken hep mutluluktan uçucam.
benim ol.