yazardım, bilirdim, emindim. sormazdım çünkü cevaplardım. en çok ben, hep bendim. noldu? çok komik; nasıl da küçülüyor insan kendi gözünde, büyüdükçe. 2008, 17 Ekim
2. akp üçüncü kez seçiliyor, daha yüksek oyla seçiliyor, artık milletin zekasıyla filan açıklanacak bir şey değil bu. bu artık siyasi kültürümüzün bir parçası; aziz nesin'i rahat bırakın (hoşuma gidiyor diye söylemiyorum, en az sizin kadar rahatsızım.)
3. akp yeni anayasayı tek başına yapacak güçte/sayıda değil + chp oylarını biraz da olsa artırdı + mhp sanıldığı gibi barajın altında kalmadı + kadın milletvekili sayısı hala çok yetersiz de olsa geçen dönemkinden fazla (sanırım 77 olmuş); bunlar olumlu şeyler.
4. bağımsız vekil sayısındaki artış sevindirici. özgürlük bloğunu temsil eden birçok ismin mecliste olması mühimdir. kürtlerle türklerin derdini birbirine tercüme edecek nitelikte insanlar var. dileğimiz oldukları gibi kalmaları.
5. muhalefet partilerinden meclise girmiş yeni isimler arasında birçok akıllı, sağduyulu insan var.
6. akp önceki seçimde daha az oya fakat daha çok sandalyeye sahipti. şimdi oyu arttığı halde sandalyesi azaldı, temsilde adalet yine yok tabii ki ama en azından yaklaşıyoruz. adım adım. baraj konusunu sürekli gündemde tutacak bir muhalefet lazım.
7. o adam, RTE, tek adam değil ve olmayacak. türkiye elden gitmiyor, gitmeyecek.
8. sürekli gitmekten söz edenler var, anlıyorum ve bazen benim de aklıma düşmüyor değil ama kimi zaman "ne gerizekalıyız, gidicem bu ülkeden"den fazlasını söylemediğinizde, yapmadığınızda anlayamıyorum sizi. değişim için çabası olanları tenzih ederim. ayrıca hiçbir şeyi seçmemeyi seçenlere ve sistemin içinde olmamayı (olduğu kadar) tercih edenlere, oy vermeyip sonraki gün içki masasında ülkeyi kurtaranlardan daha çok saygım var.
9. muhalefet partilerinin öncelikli sorunlarımızın çözümü için işbirliği içerisinde olmalarını, iktidarın demokratik olmayan adımları, dayattığı ve dayatacağı tek tip yaşam biçimi karşısında çok sesliliği ilke edinmelerini, güçlü kalmalarını diliyorum. şu lanet yasakçı zihniyet de olağanlaşmadan, siyasi kültürümüzün bir parçası olmadan sesler yükselmeli. bazı yeni vekillerden umutluyum.
10. kısacası hiçbir şey yalnızca siyah ya da beyaz değil; önümüzdeki tablo önceki seçimden daha olumlu bir tablodur. mücadeleye devam.
Bugün yavaş geçiyor, işler yetişiyor. Bugünü sevdim. Kararlarımı uygulama kuvveti isteyerek bumerang fırlatıyorum boşluğa. O bumerangı istediğim gibi geri gönder bana evren, güç benimle olsun. Sonuçta "1'e 1, elde var 1" olsun ama, o 1'i daha bir farkedeyim.
17,5 yaşında taklidi mi yapıyorum yoksa hakikaten o ve benzeri bi yaşta takılıp kaldım mı? Ya da bu yaş mevzuu mevzu olamıycak kadar saçma mı? Göreceli olmayan az şeyin olduğu bi planetteyiz. Mesela bu cümle bile bana göreceydi. Banagörece’yi bilir misiniz, çok tatlı bi dildir. Ama anadiliniz gibi konuşmadığınız vakit paçalarınızdan akar o yüzden en azından telaffuzu çözmeden bulaşmayın derim.
Bu sayfanın dili Banagörece. Çevrilmesini istiyor musunuz?
Bir ara aşağıdakileri yazmışım sonra ansızın kalemi elimden bırakmışım. Bi gün bölüm II de yayınlanır elbet:
Yunan'ı dünyanın en hedonist insanı ilan ediyorum. Ayrıca bir Yunan dünyalara bedel.
Çok çalışırsan çok yorulursun. Gereksiz. O yüzden çözmüşler, az çalışıyorlar. Bak tembeller demiyorum, bilerek ve isteyerek az çalışıyorlar. Kendilerine vakit ayırıyorlar. Çalışmaktan arta kalan vakitlerinde yiyip içip eğleniyorlar. Bak boş vakitlerinde demiyorum, çalışmaktan arta kalan vakitlerinde diyorum. Boş değil ki o vakitler. Bilakis, hepimizinkinden dolu. İnsanları 'kaliteli zaman' geçirmek istiyorlar diye suçlayamazsın. Kalkıp da ekonomik krizi bu isteğe bağlarsan bozuşuruz. At gözlüğün var derim. At o gözlükleri derim. Demezsem kaçırılmışımdır, eterle bayıltılmışımdır. Dememiş değil, diyememişimdir.
Ben 1:30'tan, 2:00'den sonra iş göremediğimiz hastaneleri, bankaları, bilimum devlet dairelerini ne yılların tradisyonel siestasıyla ne de cankardeşlerimin hedonizm parçacıklı sefam olsunculuğuyla açıklarım. Bu yönetimsel bir bozukluk ve eksikliktir. Evet evrak işleri Türkiye'dekinden bile yavaş ilerliyor ama hayır; benden daha çok uyuyorlar (+ 45 dk ~ 1 sa) ve daha zinde kalıyorlar, kalp krizi geçirme riskleri de benimkinden daha az diye değil bu.
Hem bi dakika, hemen ayağı fırlayıp karşılaştırma yapmayalım, üzülürüz. Çok ciddiyim. Türkiye'deki hangi üniversite günde 2 öğün yemeği bedavaya veriyor öğrencisine? Hangi üniversite envai çeşit dans kursunu, yogasını, pilatesini ve benzerlerini ücretsiz sunuyor? Yaaa, işte.
"(...) I know it from my experiences that I always link looking and being looked at with some famous scenes from certain movies. I even make my own movie while I'm seeing and being seen. (...) When I think of all those scenes, one stands out the most. It's the scene when I'm walking down the subway corridor to take the train. Most of the time, if there's not much to worry about in my mind, I'd be walking straight, confident –even if I'm not, at times– my eyes forward, chin up. I'd feel like I'm on a special mission and I'm kind of saving the world there. Somehow, the way to save the world is to look good to the eyes of the others. I feel like I have to make that scene worth watching. (...)"
from the paper I wrote for the Introduction to Visual Culture class last semester, on scopophilia.